Thursday, May 18, 2006

Utanmazlara duyururum, kağıttan gemi yapmak ukalalık yapmaya yeğdir




Müslümanların ahlaksızlığı kabulü yurdun dört yanında fener alayları ve kutu kutu pense turnuvalarıyla kutlanıyor. Alkollü araba kullanmak bulutlu yer yer sağanak yağışlı hava koşulları nedeniyle minimalize edilirken tüm sokak köpekleri festivalden arta kalan bira kutularını yalamak suretiyle uzun ve zorlu bir maratona hazırlanıyorlar. Tüm sarhoşlar yağmurdan paslanmış sokaklarda kol kola yürüyüp haklarını arıyorlar. Beni benden alıyorlar.
Herkesin hayatına başka bir hakikat hükmeder. Beyhude bir iç çekişten ibaret olsa da ben isem tahakküm altında kalacak olan gider kalan adaları da bir bir batırırım. Sonra özenle biriktirdiğim kağıttan gemilerime biner giderim. Anlamadıklarından değil oysa, anlaşılmayacak şey değil benimkisi. Anlaşılmayacak şey değil hazzetmemek büyük adamların oyunlarından. Anlarlar ve kalırlar; değiştirmek için. Her yalnız adam değişmeye mecburdur çünkü. Yoksa yok edilecektir. Anlayamadıkları gidişidir, ne acı… hele de yalnız gitmeyişi!
Göçmen değildir martı kuşu.. Uzaklaşır yalnızca. Uzaklaşması icap eder, ve bunu anlamaz kıyıda duranlar. Anlamadıkları için suçlarlar martıyı, anlamadıkları için saldırırlar. Onlara göre martinin gidişi yaradılışının getirisi değil, kötücül karakteridir. lanetidir. kıyıda lanet savuranlar oldukça her martı az çok lanetlidir. ve bir gün fark eder ki martı, zaman geçmiş, devran dönmüş. Eski günler mazi, eski dostlar düşman... o zaman ağzını açıp kocaman bağırmak ister: HAYİNLER! SANKİ SİZ... SANKİ SİZ... devamı gelmez, gelmemiştir de önceden. yerin çektiği kadar ağır kanatlarının kaldırdığı kadar hafif yazmıştı ya biri hatıra diye, martı da işte öyle.. çünkü martı bilir, kolay olmasa da susar; onlar daha güçlü. onların değerleri, onların bildikleri, onların acıları bile daha güçlü. Kabul etmeyeceksen kabul edilenlerden seçilmiş alelade bir sureti, ve onlardan olmayacaksan inatla, ve onların doğrularına zıt gideceksen başın dik ve omuzların çökmüş, gideceksin. ve yine martı bilir, giden sensen acı hakkı onlardadır. çünkü onlar o kadar onlardır ki, onların dışına çıkamazlar. ve martı hep bilmiştir, onlardan değildir. o yüzden gidebilir. ve o yüzden göremezler nereye gittiğini.
Yalancı olur uzaklarda çoktan bir kara noktaya dönmüşken, olsun varsın.. ne zaman korktu ki anlaşılmamaktan?!?!?! Ne zaman korktu kendi güneşini doğuramamaktan….

ve bir yerlerde halılar gerçekten uçar.
lambadan cin çıkar.

özgecik
istanbul, genel geçer

2 Comments:

Blogger erins said...

çok değişik ve güsel bir yazı

9:48 AM  
Blogger mücahit said...

This comment has been removed by a blog administrator.

8:42 AM  

Post a Comment

<< Home